Genel Konular : fıkra

Yaşlı bir köylü amca hayatında ilk defa rahatsızlık geçirir. Şehre iner ve bir doktora gider.
Doktor;-``neyin var`` diye sorar.
Yaşlı amca; ``karnım çok ağrıyor`` der.
Doktor hastalığını bilir ve yaşlı amcaya 3 fitil vererek kullanmasını söyler. Amca gider ve ertesi gün ağrıları daha fazla artmış olarak doktora tekrar gelir.
Doktor; ``ne oldu amca`` der.
Amca kıvranarak; fitilleri kullandım ama karnım daha çok ağrıdı`` der.
Doktor hemen bir röntgen filmi çeker ve ayrı bir odada filme baktığında adamın midesinde 3 adet fitil görür.
Doktor hemen adamın yanına koşarak;``amca n`aptın sen`` der.
amca;
- ``ne oldu doktor bey`` der.
Doktor;``amca bu fitiller yutulurmu`` der.
Amca döner;- ``ne yapacaktım dötümemi sokacaktım`` der.

Fatih Ürek,Kuşum Aydın ve Dr.Bilal ölüp cehenneme giderler. Bunların başına bir zebani verilir ve beyaz bir odanın içine girerler. Zebani onlara eliyle işaret edip;

-Gidin şu köşeye zıçın.

İşleri bitince diğer köşeye oradan da başka köşeye gönderir. Bir süre sonra Fatih Ürek sinir yapar ve zebaniye; 

-Eeeh bu ne be! Git oraya zıç git buraya zıç yeter be!

Buna çok sinirlenen zebani;

-Sus lan ibne!! O .ötün ne işe yaradığını öğrenene kadar zıçacaksınız!!!

anadoluda yol yapan bir firmanın şantiye şefi kış günü bir dağbaşında tek başına mahsur kalır.sağa sola bakarken uzakta bir ışık görür ışığa doğru gider.dağın başında bir ev kapıyı çalar güzel bir kadın kapıyı açar onu içeriye buyur eder.Neyse adam derdini anlatır mahsur kaldım falan. kadında uzun zamandır tek başına yaşayan dul bir kadın koca başına vurmuş.kadın ne yaptıysa adamı baştan çıkaramamış. sabaha kadar uğraşmış yok.şantiye şefi bir türlü razı olmamış kadınla yatmaya.neyse sabahın ilk ışıklarıyla bizim şef bir horoz sesiyle uyanır,dışarı çıkar bakar bir kümes içinde bir sürü tavuk horoz var.kadına sorar:bacım bunların hepsi horozmu. kadın gayet pişkin bir şekilde:yok bu kümeste bir tane horoz var öbürleri şantiye şefidir.

Bir uçak Afrika`nın balta girmemiş ormanlarının üzerinden geçerken düşer. Uçak küçük bir nakliye uçağıdır ve sadece Amerikalı pilot kurtulur. Ormanda yaşayan bir zenci kabile bu pilotu bulur. İyileştirir ve pilot gel zaman git zaman bu kabilenin içinde yaşamaya alışır. Derken yıllar geçer ve kabilede çocuklar beyaz ve sarışın doğmaya başlar. Bir, iki... Kabile şefi bakmış ki bu iş böyle olmayacak pilotu karşısına alıp konuşmaya karar verir. Pilotu çağırır ve sorar:
- "Nedir bu, yani sen geldikten sonra çocuklarımız beyaz doğmaya başladı?" der şef.
Pilot da kendini savunmak için şöyle der:
- Sayın şefim siz burada ormanların içindesiniz bilmezsiniz, doğal seleksiyon denen birşey var yani canlılar zaman geçtikçe özelliklerini değiştirir. Mesela şu atı ele alalım; bakın at çok güzel beyaz bir at, ama yavrusu siyah olmuş?
Şef bir ata bakar, bir yavrusuna, bir de pilota ve şöyle der:
- Tamam sen onu unut, ben de bunları unutacağım.

İnsanoğlunun organları bir gün düşünmüşler ve bu böyle olmayacak kongire yapalım ve kendimize bir müdür seçelim diye oy birliği ile karar vermişler.
Neyse fazla uzatmayalım kongre günü gelmiş çatmış.Oylar kullanılmış davullar zurnalar çalınmış.El el kaldırmış beyin müdür olsun demiş.
böbrek el kaldırmış,ciğer dalak kalp mide hepsi oy birliği ile beyini müdür yapmışlar.
Kongireyi uzaktan izleyen DÖT öyle bir kıskanmış öyle bir kıskanmışki el kaldırıp müdür ben olacağım demiş kongirenin iptalini ve yeniden seçim yapılmasını istemiş.
Bütün üyeler buna çok kızmış ve DÖT ü kapı dışarı etmişler.
Bu duruma sinirlenen arkadaş kendini öyle bir sıkmış,öyle bir sıkmışki bütün organlar perişan olmuşlar ve hemen delegeleri toplayıp alalacele DÖT ü müdür yapmışlar.İşte o gündür bu gündür bütün müdürler DÖT müş.
(Müdürüne çok sinirlenen bir vatandaş)
NOT- TR3D SİTESİNE ÜYE OLAN MÜDÜR ARKADAŞLAR HARİÇTİR.:)

Kardeşim Arda küçüğümsen gözlerinden büyüğümsen ellerinden öperım.Benim çalıştığım firmada aşağı yukarı 600 kişi çalışıyor.Haliyle müdürde çok.Birde şu genel müdürlere ve müdür yardımcılarına açıklık getirsen.Onlar şimdi ne oluyor bilsek.

soylum

müjde soylu

Nedim bey aynı SABA TÜMER gibi gülmüşsünüz..........

Maalesef yanıldınız Müjde hanım.Orada gülen ben değilim.Figuran kullandım..hahaha hohoho hlhlhl

Günün birinde İstanbul`da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş. Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bari yerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan Sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup "Bak, yasaman için çok neden var.Yarın sabah gemim Amerika`ya gitmek üzere demir alacak.Eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim.Sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım." demiş. Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de Amerika`ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış.Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra da sabaha kadar sevişiyorlarmış. Bir kaç Gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış.Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da "Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım. O bana her gün yemek getiriyor ve Amerika`ya gitmemi sağlıyor. Ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum." demiş. Kaptan, "Seninle seviştiği kesin küçük hanım da .... "Bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru".

TEMEL VE DURSUN BİRGÜN EŞLERİYLE İSTANBULA GELİRLER.FAKAT O KADAR KALABALIK BİR ŞEHİRDİR Kİ BURASI,HER İKİSİDE EŞLERİNİ KAYBEDERLER.TEMEL DURSUNA SORAR SENİN HANIM NASIL BİRUYDU? DURSUN ANLATIR,1.50 BOYUNDA 45 YAŞLARINDA ŞİŞMAN VE GÖZLERİ TAM GÖRMEYUR DER...DURSUNDA TEMELE SORAR SENİN HANIM NASULDUR DAA..TEMEL BAŞLAR ANLATMAYA:BENİM HANIM UKRAYNA ASILLI,25 YAŞINDA,SARIŞIN,MAVİ GÖZLÜ,DOLGUN DUDAKLI,1.82 BOYUNDA,GÖĞÜSLERİNDE VE KALCALARINDA SİLİKON VAR DER...BUNUN ÜZERİNE DURSUN HEMEN CEVABI VERİR: O ZAMAN BENİM KARIYI ZİKTİRET SENİN KARIYI ARAYALIM... ;)

Fare bir peynir kokusu duyup, kafasini disari uzatmisti. Fakat bunun kedinin bir tuzagi olabilecegini dusunup disari cikmadi. Bekledi ve biraz sonra "miav" diye bir ses duydu. Ertesi gun de peynir kokusunu aldi ve "miav" sesini duydu, yerinden cikmadi. Sonraki gun "havhav" diye bir ses duydu ve kedinin ortalarda olmadigini anlayarak disari cikti. Cikmasiyla pence yemesi bir oldu. Kedinin tuzagina dusmustu. Kedi yerde baygin yatan fareyi yanindaki yavrusuna gosterip izahat verdi.. "Bak yavrum, sana dememismiydim, ikinci lisan gibisi yok diye.."